www.eczaci.tr.cc
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

www.eczaci.tr.cc

Sağlık,Sağlık Haber,İnternet,İnternet Haber,Msn,Radyo
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bilimin Gör Dediği...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aycxz38

aycxz38


Mesaj Sayısı : 118
Kayıt tarihi : 12/03/09

Bilimin Gör Dediği... Empty
MesajKonu: Bilimin Gör Dediği...   Bilimin Gör Dediği... Icon_minitimeSalı Mart 31, 2009 7:57 pm

[color=red]Bilimin Gör Dediği...[/color]

İnsan ufkunu açan kuantum fiziğinin bilimsel gerçekliği �maddenin özü madde değil; fikirler, kavramlar ve bilgidir� diyor. Bu üç öğenin vücut bulduğu yer ise düşüncedir. Düşünen insan bilinçlidir. Bilinç ise tam anlamıyla bedeni yaratır. İnsan bilinci gözardı ederek, bedenlere iyilik hali verilemez. Hastalıklar düzeltilemez.
Beyin vücudu, hormonal ve sinirsel yolları kullanarak kontrol eder. Rehberliği ise beyin-beden ilişkisini bütünleştiren hologram yapısından alır. Beyinde oluşan her düşünce, bedende bulunan her hücreden hissedilir. Dolayısıyla hekimler için öncelikli rehber beyin olmalıdır. Beyin çalışma özelliklerini değerlendirip düzeltebilme yöntemi, güncel ve gelecek hekimlik anlayışının temeli olmalıdır.

Günümüz sağlık anlayışı ve yansıması olan uygulamaları, hastaları birer hastalık olarak görme durumunda olup insanı bütün olarak değerlendirmekten ziyade maddenin tamirine yöneliktir. Oysa o hastalığın nedeni ve tedavisi; organa yönelik olan tetkiklerle ve sadece yakınmaları bastıran ilaçlarla değil, düşüncede aranmalıdır. Ayrıca madde olarak organa yönelik geçici tedavi yöntemleri, altta yatan asıl sorunu düzeltemeyeceğinden, gelecekte olaşacak olan diğer hastalıkların da gözardı edilmesine yol açacaktır.

Her yakınmayı dindiren ilacı bulabilirsiniz ancak ilaçlarla nedeni ortadan kaldıramazsanız. Çünkü neden; bedenin mimarı, düşüncenin uygulayıcısı olan beyindir.
Yakınmalar tabi ki durudurulmalıdır. Ancak sonrasında beyin araştırılmalı ve kaynak temizlenmelidir.
Tıp fakültesinde 1.sınıf deontoloji dersi şu özlü değişle başlar.
Hastalık yoktur, hasta vardır.
�Her hasta kendine ait özellikleriyle değerlendirilmeli, yaklaşımlar ona göre düzenlenmelidir� der. �Hastalar değerlendirilirken genellemelerden uzak durulmalıdır� der.
3.sınıf klinik bilimlere giriş ile birlikte hastalar unutulur. Tüm yöntem ve yönelimler, hastalıklar ve tedavileri üzerine gelişir. Hastalıkları sınıflandıran yöntemler genç beyinlere dikte ettirilir. Hastalar insan değil; kol, bacak, kulak, göz, kalp�dir artık.

Bu etik anlayış içinde mesleğini alan bir hekim başka bir anlayış içinde olabilir mi? Akıl-bilinç özelliklerine en çok değer vermesi beklenen psikiyatri uzmanları bile hastalıkları ilaçlarla tedavi yönüne gitmektedir. Üstelik hastalardan aldıkları subjektif veriler üzerine kurdukları tanı yöntemlerini, nasıl çalıştığını bilmedikleri beyin üzerine etki eden ilaçlarla tedavileri bina ederler. Beyine yaptıkları bu saygısız saldırı dışında da başka bir seçenekleri yoktur. Çünkü ilaç tedavisi kabul görmüş, sistem yeri yerine oturmuştur. Sistemi sorgulama gereği duyulmamıştır.


Akıllarının bir köşesinde yeralan ve zaman zaman vicdan muhasebesi yaptıran acaba şüphesini, araştırma olanağı olmadığı ve elinden bir şey gelmeyeceği savunmasıyla bastırırlar. Bastırmak zorundadırlar çünkü üniversitelerde yapılacak araştırmalar sisteme uyumlu olmalıdır. Kimse sistemin dışında kalmak istemez. Sürünün elemanı olma bilincinin verdiği korunma ve rahatlık duygu-durumunu bırakıp kim sistemi sorgulama yoluna gitmeye cesaret edebilir. Üniversite dışında kalan bağımsızların mazareti ise günlük yaşamın koşturmacasında ne zamanları vardır ne de olanakları

Hekimler hastayla uğraşmak istemezler. Eğitimleri öyle gerektirir. Muayene et, tetkik iste, reçete yaz ve gönder. Hasta ise anlatmak ister. Derdini anlatmaktaki ihtiyacı paylaşım isteğinden gelir. Paylaşsın ki karşıdaki daha iyi anlayabilsin diye� Ancak hekimler hastanın çok konuşmasını istemezler. Materyalist yaklaşımı içinde, sorunu tahlil sonuçlarıyla bulacağı öğretisiyle yetişmiş. Bu yol alternatifsiz, kesin ve bilimseldir (!). Hastanın ne dediği değil tahlil sonuçlarının ne gösterdiği önemlidir. Materyalist dünyanın materyal insanıdır hasta


Bir yakınmayla çıkarsınız hekim karşısına� Tahlil sonuçları, örneğin kan şekerinin yüksek olduğunu gösterir ve yafta yapıştırılır. Sizde şeker hastalığı var.

Zaten duyarlı olan beyin çalışmasının yükselttiği kan şekeri, aldığı bu haber ile büsbütün hastalık duygusuna bürünür. Hologram etkisiyle bedeninin tüm hücreleri, şeker hastası olduğu konusunda yoğun bir bilgi bombardımanına uğrar. O artık benliğinde ve bedeninde hasta olma olgusunu iyice kabullenmiştir. Kullandığı şeker düşürücü ilaçlar, şeker hastası olma bilincini kazanmış hücrelerle savaşır artık, yaşamının sonuna kadar� Sık sık diğer uzman hekimlere görünür, acaba şeker organları vurmuş mu diye! Hastalığın yayılma beklentisi içinde bedenini besleyen beynin başka bir seçeneği kalmamıştır artık. Hastalığı yaymak zorundadır tüm hücrelere�

Homestaz (homestasis), bedenin normal çalışmasını ifade eder. Allostaz (allostasis), homestaz bozulmaya başladığında gelişen vücut çalışma değişikliklerine verilen addır. Allostatik yüklenme (allostatic load ya da over load) ise hastalığın adıdır. Homestaz ve allostaz oluşumu ya da vücudun kontrolü, beyinde bulunan hipotalamus aracılığıyla sağlanır.

Kanserden şeker hastalığına, kan basıncı yüksekliğinden depresyona kadar geniş bir yelpaze içinde olan hastalıkların gelişim yeri, beyinde yer alan ve hem hormonal hem de sinirsel yollarla vücudun çalışmasını sağlayan hipotalamusun normal dışı çalışmasıdır. 1-15
Hipotalamus, diğer beyin yapılarından ve özellikle beyin ön bölgesinden (prefrontal korteks) kontrol edilir.16- 29
Beyin ön bölgesi (PFK), ıbeynin yönetim merkezidir. Zaman yönetimi, yargılama, planlama, düzenleme, davranış kontrolü, ayrıntılı düşünme ve etkiye gösterilen tepki (dürtü kontrol) düzenlenmesi bu bölgede gerçekleşir. Nerede, ne şekilde tavır ve davranışlarımızın olabileceği, amaca ulaşmak için gereken davranış modeli, işin oluşması için gereken yönetim şekli, olgun ve etkili kişilik özellikleri bu bölgede şekillenir. Neyi, nasıl, ne şekilde söyleyeceğimize karar verir. Dengeli davranmamızı, iş ve sosyal deneyimlerin sentezini yaparak alternatifleri doğru saptamamızı sağlar.


Örneğin iyi çalışan bir prefrontal bölgeniz varsa, eşinizle olan bir tartışmayı kolaylıkla tatlıya bağlayabilirsiniz. Duyarlılık var ise davranışlarınız tartışmanın daha da büyümesine yol açacaktır. Kuyrukta bekleyemeyen sabırsız kişiye öndeki yerini veriyor ise sabırsız olanın PFK sorunu vardır, sırasını veren kişide ise iyi çalışan bir PFK.

PFK sorunların çözümünde ve durum tespitinde size yardımcı olur. Düzenli aralıklarla satranç oynayanlar iyi bir beyin ön bölge işlevine sahip olabilirler. Hatalardan ders almamızı sağlar. PFK iyi çalışan hata yapmaz demek değildir ama hatalarını tekrarlamazlar. PFK iyi düzeyde olanlar elindeki işleri zamanında ve strese girmeden bitirirler. Sorunu olan ise işi son ana bırakır. Zaman darlığı nedeniyle aşırı strese girerler. Sorunu olmayan önceki deneyimlerinden işini zamanında yapmayı öğrenmiştir. Sorunu olan davranışlarını ve amaçlarını deneyimlerine değil anlık düşüncelerine göre gerçekleştirir. Bu nedenle sık hata yaparlar.

PFK dikkati ve devamlılığı sağlar. Önemli duygu ve düşüncelere yoğunlaşmayı, önemsizleri süzmeyi gerçekleştirir. Kısa süreli hafızayı sağlamada ve öğrenmede bu özellikler çok önemlidir. PFK beynin diğer bölgelerine bilgi verir ve alır. Dikkatin sağlanması için diğer bölgelerden gelen bilgilerin alımını azaltır. Dikkat eksikliği ve/ya da hiperaktivite bozukluğunda bu işlev sağlanamaz. Dolayısıyla dış uyaranlar baskılanamadığından dikkat çabuk dağılır.


Duyguların hissedilmesi ve ifadesi; mutluluk, hüzün, neşe, nefret ve aşk�ı daha ilkel bir yapı olan limbik sisteme aktarır. Sorun olduğunda duygu ve düşünceler doğru bir biçimde ifade edilemez. Çünkü limbik sistem ile olan ilişki bozulmuştur. Düşünebilmek ve tavırları, tepkileri o ölçüde gösterebilmek PFK�in önemli işlevlerinden biridir. (Eş seçimi, insan ilişkileri, çocuklarla ilgilenmek, para harcamak ve araba sürmek). PFK limbik sistemi baskılayıcı mesajlar göndererek duygularla değil mantıklı yönden karar verilmesini sağlar. Bu baskı ortadan kalkarsa limbik sistem baskın hale gelir ve depresyona meyil artar. (Limbik sistem; memeli canlıların eski beyin bölümlerinden biri olan sistem, deneyim ile kazanılan duyguların depolanmasında görev alır, kısaca bilinçaltını oluşturan yapıdır.)

Beyin ön bölgesinin duygu, düşünce, davranış ve kişilik gibi her özellik için farklı duyarlılıklarda çalışmasıyla insanlarda çeşitlilik sağlanır. Duyarlılıklar grinin tonlarına benzetilebilir. Her özelliğin farklı ton yapısı, kişiye diğer insanlardan farklı kişilik yapısı kazandırır.
Sonuç olarak beyin ön bölgesi hem düşünceyi oluşturmasıyla hem de dolaylı olarak vücudun çalışmasını yönetmesiyle insan sağlığı için tartışmasız en önemli gerçektir.

Her kişide özelleşen farklı duyarlılık dereceleri, stres altında artar. Stres ile gelişen yeni duyarlılık derecesi, hasta olma durumunu belirler. Başka bir değişle stres; hastalık nedeni değil, strese maruz kalan beyin çalışma özelliklerinin derecesi hastalık nedenidir. Zaten stressiz bir yaşam düşünülemez.

Bu gerçekler ışığında, tedavi yöntemlerinde beyin ön bölgesi ve diğer beyin üst yapılarının duyarlılık dereceleri önemli olmalıdır. Beyin çalışma özellikleri değerlendirilmeyen ve iyileştirilmeyen hastaların tedavi olabilme olanakları neredeyse yok gibidir.

Günümüz tıbbı bu gerçekleri gözardı ediyor. Sonuçta beyin çalışma özelliklerini değerlendiren yöntemler ve hekimler tukaka ediliyor. Sistem dışına itiliyor. İlgi görmüyor. İlgilenilmiyor. Yok sayılıyor.
Geçirdikleri uzun eğitim süreci ardından aydın olma özelliğini kazanmaları beklenilen hekimlerin bir görevi de içinde bulundukları sistemi sorgulamak olmalıdır. Ancak kabuller sorguya izin vermiyor.

Kaynaklar:
1.Stefan M. Gold, Isabel Dziobek Hypertension and HPA axis hyperactivity affect frontal lobe integrity J. Clinical End & Me.June 1, 2005 10.1210/jc.2004-2181
2.Mcewen BS, Wingfield JC.The concept of allostasis in biology and biomedicine. Horm Behav. 2003 Jan;43(1):2-15.
3.Glucocorticoid receptor polymorphisms in inflammatory bowel disease G Decorti, S De Iudicibus Gut 2006;55:1053-1054
4.Robyn Klein 2006 Phylogenetic and phytochemical characteristics of plant species with adaptogenic properties MS Thesis, 2004, Montana State University Chapter 3 of 8
5.Editorial: Ultradian, Circadian, and Stress-Related Hypothalamic-Pituitary-Adrenal Axis Activity�A Dynamic Digital-to-Analog Modulation George P. Chrousos, M.D. Endocrinology Vol. 139, No. 2 437-440
6.Hyperglycemia does not increase basal hypothalamo-pituitary-adrenal activity in diabetes but it does impair the HPA response to insulin-induced hypoglycemia. Vranic, Mladen, Matthews, Steve Am J Physiol Regul Integr Comp Physiol. 2005 Jul;289(1):R235-46
7.Past and present strategies of research on the HPA-axis in psychiatry Berger M, Krieg C Acta Psychiatr Scand Suppl. 1988;341:112-25
8.Stress peptides and HPA axis reactivity in depression Nemeroff C.B.; Stout S.C.; Owens M.J. European Neuropsychopharmacology, Volume 5, Number 3, September 1995, pp. 242-243(2)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bilimin Gör Dediği...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
www.eczaci.tr.cc  :: SAĞLIK,İLAÇ,HABER,GEBELİK,PSİKOLOJİ,TEKNİSYEN,ECZ ODASI,TEB,ECZACI,DOKTOR :: Sağlık Haber-
Buraya geçin: